La vie est brève, un peu de rêve, un peu d'amour et puis bonjour ! La vie est vaine, un peu de peine, un peu d'espoir et puis bonsoir !
Sofya'da hayat güzel geçiyordu. Fransızcamı geliştirmiştim. Ne de olsa davetli sürgün hayatı, Diplomatik misyonların davetleri, ziyafetler, açılışlar, akşam yemekleri.
Memleketim için ne gerekiyorsa, buradan yapmaya çalışıyordum. Arkadaşlarımla yazışmayı hiç aksatmadım. Zaman, bizim zamanımızı bekliyordu.
La vie est brève, un peu de rêve, un peu d'amour et puis bonjour ! La vie est vaine, un peu de peine, un peu d'espoir et puis bonsoir !
Bir gün, Sofya'nın müzikli bir çay bahçesinde, Birden yanıbaşıma bir bulgar köylüsü geldi. Garson, onunla ilgilenmekten hoşlanmadı. Köylü: "Bulgaristan, benim çalışmamla yaşatılıyor, Bulgaristan benim tüfeğimle korunuyor. Verin çayımı pastamı, alın parasını" dedi. Ben de köylüden yana çıktım. "Benim de köylüm böyle olmalı,"dedim. "Işte böyle olmalı!"
La vie est brève, un peu de rêve, un peu d'amour et puis bonjour ! La vie est vaine, un peu de peine, un peu d'espoir et puis bonsoir !
Dimitrina, General Ratçov Patrov'un kızıydı. Onunla sık sık beraber olmak durumundaydık. Babası Bulgar müdafaa vekiliydi. Davet eder, her seferinde gelirdim. Kızıyla dans ederdik. Ondan çok hoşlanırdım. Konu dönüp dolaşıp siyasete gelince "Kadın erkek eşitliği" derdim Dimitrina, Seçim hakkı, seçilme hakkı, kadınların her türlü özgürlüğü olmalı."
Dimitrina da "Bu avrupa'da bile yok ki Mustafa? Türkiye'de ne zaman olur?"
"Çok yakında", derdim Dimitrina, Hem de çok yakında... Kadınlar, yeniden doğuracaklar kendilerini."Teksty umieszczone na naszej stronie są własnością wytwórni, wykonawców, osób mających do nich prawa.